Cennet Nasıl Bir Yerdir

cennet nedir, cennet nasıl bir yerdir, cennet nimetleri nelerdir, cennete kimler girer, cennet güzel mi,  cennette kimler olucak, cennete nasıl gireriz, cennetlikler kimlerdir,
Cennet nimetleri hayal edilemez


Sual: Bal yiyen baldan bıkar, Cennet ne kadar güzel olsa da, insan bu nimetlerden bıkmaz mı? Monoton hayat insanı sıkmaz mı?


CEVAP
Bu çok yanlış bir düşüncedir. Bu, Allahü teâlânın sonsuz kudretinden şüphe etmek olur. Hâşâ Onu âciz sanmak olur.

Cennette monoton hayat yoktur. Dinimiz, iki günü aynı olanın ziyanda olduğunu bildirir. Ahirette de her gün nimetler artacak, iki gün eşit olmayacaktır. Her gün aynı şeylerden farklı ve daha fazla zevkler alınacaktır. Yine her gün, farklı şeylerle, farklı nimetlerle karşılaşılacaktır. Allahü teâlânın kudretinden şüphe edilmez. İnsan, bilmediği şeyleri, bildiği şeylerle mukayese eder. Hâlbuki bilinmeyen şey, bilinen şeye kıyas edilmez. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Dünya, mümine zindan gibidir.) [Müslim]

(Dünya, ana rahmine göre Cennet, Cennete göre ise çöplük gibidir.) [M. Name]

Çöplükle Cennet mukayese edilir mi? Ana rahmindeki bir çocuğun, nasıl ki, dünyaya gelip, çeşitli olaylarla karşılaşacağını bilmesi mümkün değilse, Cennete gidecek müminin de, orada kavuşacağı nimetleri bilmesi mümkün değildir.

Allahü teâlâ, Cennette, cemal sıfatıyla görünecektir. Mümin, Allahü teâlâyı görünce, cennetteki bütün nimetlerden aldığı zevklerden daha fazla zevke kavuşacaktır. Bir âyet meali:
(Kıyamet günü ışıl ışıl parlayan yüzler, Rablerine bakacaklardır.) [Kıyamet 22, 23]

Yunus suresinin, (Güzel amel edenlere, hüsna [Cennet] ve ziyadesi de vardır) mealindeki 26. âyet-i kerimesindeki ziyade kelimesini Resulullah efendimiz rüyet [Allahü teâlâyı görmek] olarak açıklayıp, (Dolunayı gördüğünüz gibi kıyamette Rabbinizi açıkça görürsünüz) buyurdu. (Buhari)

Bir insanın Rabbimizin kudretiyle yaratılacak nimetleri hayal etmesi asla mümkün değildir. İki hadis-i şerif meali şöyledir:
(Cennette hiç kimsenin görmediği, işitmediği ve hayal bile edemediği nimetler vardır.) [Müslim]

(Cennet nimetleriyle, dünyadakiler arasında yalnız isim benzerliği vardır.)[Beyheki]

Rüya ile dünya hayatı bile mukayese edilmez. Rüyada gözlerimiz kapalı olduğu halde çok yerleri görürüz. Dilimiz oynamadığı halde konuşuruz. Yani görmemiz gözle, konuşmamız dille değildir. İşitmemiz kulakla, yürümemiz ayakla değildir. Rüyada hükümdar olsak ne çıkar. Az sonra uyanınca, hayal olduğu görülür. İşte dünya hayatı da, rüya gibidir. Asıl hayat olan ahirette hükümdar olmak gerekir. Hadis-i şerifte (İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar) buyuruldu. Nasıl ki, rüyadaki şeyleri bile dünyadaki nimetlerle mukayese etmek uygun değilse, dünyadaki şeyler de, Cennetteki nimetlerle mukayese edilmez.

Allahü teâlânın sonsuz kudretine inananın, Onun bildirdiği her şeye inanması gerekir. Cenab-ı Hak, Cennette hiçbir sıkıntı, üzüntü, pişmanlık, bıkkınlık olmayacağını, Cennet ehline istedikleri her nimetin verileceğini bildiriyor. Cennet nimetleri yanında, dünya nimetleri, onların gölgesi, resmi gibi bile değildir. Ağacın resmiyle kendisi nasıl aynı şey değilse, Cennet nimetleri yanında dünyadakiler de öyledir. Allahü teâlâ, dünyaya mahsus nimetleri, yoktan yarattığı gibi, ahirette de, hatıra, hayale gelmeyen nimetleri yoktan yaratacaktır. Allah için güçlük olmaz. Birkaç âyet-i kerime meali:
(İyilik edenlere, en güzel mükâfat ve daha fazlası vardır. Yüzlerinde keder ve zilletten bir eser yoktur. İşte bunlar Cennette devamlı kalacaklardır.)[Yunus 26]

(İman edip salih amel işleyenler, Firdevs Cennetlerinde sonsuz kalır, oradan hiç ayrılmazlar.) [Kehf 107-108]

(Cennetin neresine bakarsanız bakın, bol nimet ve büyük saltanat görürsünüz.) [İnsan 20]

(Mümin olarak salih amel işleyeni, sıkıntısız güzel bir hayat içinde yaşatacağız. Bunları, yaptıklarının en güzeli ile mükâfatlandıracağız.)[Nahl 97]

(İyi amellerinin mükâfatı olarak, insanları memnun edecek neler hazırlandığını hiç kimse bilemez.) [Secde 17]

Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, “Salihlere gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve insanın hatırına gelmeyen şeyler hazırladım” buyurdu.) [Buhari]

(Cennete giren ölmez, ebedi yaşar. Hep mutlu olur, üzülmez, ümitsizliğe düşmez, elbisesi eskimez ve gençliği gitmez.) [İbni Ebiddünya]

(Cennet ehli, hiç hastalanmaz ve yaşlanmaz; hiç üzülmez ve hep neşeli olur.) [Müslim]

(Cennet ehlinin aralarında anlaşmazlık olmaz, gönülleri birdir.) [Buhari]

(Cennetinki hariç, her nimet yok olur. Cehenneminki hariç, her kaygı biter.) [İbni Lâl]

(Ancak Cennete giren rahata kavuşur.) [İ. Ahmed]

(Cennete giren, “Bir ata bineyim” derse biner, “uçayım” derse, uçar.) [Tirmizi]

(Hak teâlâ, Cennet ehline “Razı mısınız” buyurur, onlar, “Elbette razıyız, sayısız nimetler ihsan ettin” derler. Sonra “Daha iyisini vereyim mi” buyurur. Cennet ehli “Daha üstünü de mi var” diye sorarlar. “Sizden hep razı olur, size asla gücenmem” buyurur.) [Buhari]

Cennet nimetleri

Mümin için hazır bekleyen cennet,
Akıl almaz nimetlerle doludur.
Günbegün katlanır, çoğalır nimet,
Akıl almaz nimetlerle doludur.

Cennet ehli ölmez, ebedî yaşar,
Hayrete kapılır, görünce şaşar,
Her çeşit ihsanlar dolar da taşar.
Akıl almaz nimetlerle doludur.

Cennette monoton yaşayış yoktur,
Kaybolmaz hiçbir şey, arayış yoktur,
Ayıplayan olmaz, kınayış yoktur,
Akıl almaz nimetlerle doludur.

Rahata kavuşur, cennete giren,
Mest olur solmayan gülünü deren,
Nimete gark olur, Mevla’yı gören,
Akıl almaz nimetlerle doludur.

Hiçbir rahatsızlık, sıkıntı yoktur,
Aranan şey olmaz, hepsi pek çoktur,
Bunları yaratan Cenab-ı Hak’tır.
Akıl almaz nimetlerle doludur.

Üzüntü ve keder asla bulunmaz,
Rahatımız kaçmaz, canımız yanmaz,
Lütuf değişiktir, kimse usanmaz,
Akıl almaz nimetlerle doludur.

Dünya mümin için, benzer zindana,
Müjdeler pek çoktur ehl-i imana,
Cennete girince erer ihsana,
Akıl almaz nimetlerle doludur.

İman ile ölmek büyük ganimet,
Hayal edilemez verilen nimet,
Kıyas edilir mi, zindanla cennet,
Akıl almaz nimetlerle doludur.

Cennet ehli yaşar, hiç hastalanmaz,
Asırlar geçse de, asla yaşlanmaz,
Kötüden, çirkinden, eser bulunmaz,
Akıl almaz nimetlerle doludur.

Cennet ehli, kötü sözler işitmez,
Giydiği eskimez, yediği bitmez,
Aynı yaşta kalır, gençliği gitmez,
Akıl almaz nimetlerle doludur.

Günahkâr mümine, şefaat vardır,
Cennette muazzam saltanat vardır,
Her yönden mükemmel bir hayat vardır,
Akıl almaz nimetlerle doludur.

Namaz, oruç gibi, ibadet yoktur,
Kıskançlık, haset yok, rekabet yoktur,
Her gün bayram olur, saadet çoktur,
Akıl almaz nimetlerle doludur.

Kalblerden geçeni Rabbimiz bilir,
İstenilen şeyler anında gelir,
Önüne her çeşit nimet serilir,
Akıl almaz nimetlerle doludur.

Cennetin her yeri döşeli olur,
Üzüntü yok, herkes, neşeli olur,
Yok yoktur, arayan her şeyi bulur,
Akıl almaz nimetlerle doludur.

Hoca orda, günah işlemek yoktur,
Öyle birbirini şişlemek yoktur,
Kimse kötülenmez, taşlamak yoktur,
Akıl almaz nimetlerle doludur.

Mehmet Ali Demirbaş

Cennet nimetleri
Sual: 
Cennetin en aşağı derecesinde olana da en yüksek derecedeki çok nimet verilecek mi?
CEVAP
Derece farkı elbette olacak; ama en aşağı derecedeki bile, akla hayale gelmeyecek nimetlere kavuşacaktır. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Cennetin en aşağı derecesinde olan kişiye, “Ne istersen iste” denecek. O da, hatırından ne geçiyorsa hepsini isteyecek. Ona, “Her istediğinin iki katı sana verilecektir” denecek.) [Müslim]

Bir şeyin gölgesi
Sual:
 Dünyada gördüğümüz güzel manzaralar, güzel yiyecekler ve içecekler diğer güzellikler Cennette de olacak mı?
CEVAP
Bu dünyadaki güzelliklerin hepsi bir gölgeden, görüntüden ibarettir. Bunlar cennet nimetleri yanında bir şeyin gölgesi gibidir. Bir elma düşünün bir de gölgesini veya resmini düşünün. Gölgesi veya resmi elma yerine geçer mi? İşte dünya meyveleri, dünya nimetleri birer gölge gibidir. Müminler için bunlar, Cennetteki asıllarının müjdecisidir.

Herkes 33 yaşında olacak
Sual: 
Ahirette herkes, bütün insanlar 30 yaşında oluyorlarmış. Mesela 60 yaşında ölen adam 30 yaşında olacak. 21 yaşında ölsem ben de 30 yaşında mı olacağım?
CEVAP
Herkes 30 değil, 33 yaşında olacaktır. Siz de 33 yaşında olacaksınız.

Cennette her şey vardır
Sual:
 Cennette herkesin sevdikleriyle beraber olacağı hadis-i şerifle bildiriliyor. Biz sevdiğimiz büyüklerin mesela Peygamber efendimizin ve evliya zatların sohbetinde de bulunacak mıyız?
CEVAP
Elbette bulunulacaktır. Orada mahrumiyet yoktur. Bütün tanıdıklarımızı ziyaret edebilme imkânı vardır. Şu var mı, bu var mı diye sormak, sanki orada bir eksiklik olabileceğini sanmak olur. Faydalı olan, arzu edilen her güzel şey vardır, yok yoktur. Çünkü Allahü teâlânın kudreti sonsuzdur. Hayâl bile edilmesi imkânsız nimetler vardır.

Namaz Kılmak Kime Zor Gelir

Namaz Kılmak Kime Zor Gelir, namaz kılman neden soz gelir, namazın kılmamanın günahı nedir, namaz kıl, namazsız insanın hali nedir,

Namaz Kılmak Kime Zor Gelir

Sual: Müslüman olmak isteyen gayrimüslimler, (Müslüman oluruz; ama günde beş kere namaz kılmak, yılda bir ay oruç tutarak aç kalmak ve daha başka emirler bize güç geldiği için Müslüman olmuyoruz) diyorlar. İbadet etmek niçin güç gelir?
CEVAP
Müslüman olana ibadetler güç gelmez. Müslüman olsalar böyle şeyler söylemezler. İmam-ı Rabbani hazretleri, Mektubat’ında buyuruyor ki:
Allahü teâlâ, kullarına yapabilecekleri şeyleri emretmiştir. Güç yetiremeyeceği işleri emretmemiştir. İnsanları zayıf yarattığı için, kolaylık göstermiştir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruyor ki: 
(Allah, size hafif, kolay emretmek istedi, çünkü insan, zayıf yaratılmıştır.) [Nisa 28] 

Namaz, oruç kolaydır. Zekât için de malın tamamının değil, kırkta birinin verilmesini emretmiştir. Dinin diğer emirlerine dikkatle ve insafla bakılırsa, bu kolaylıklar görülür. Bununla beraber ibadet etmenin güç geldiği kimseler yok değildir. İbadetlerin zor gelmesi, Allahü teâlânın düşmanı olan nefstendir. Namaz kılmak ve diğer ibadetleri yapmak, ancak müminlere kolay gelir. Kalbi kararmışlara zor gelir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Bu din [inanıp ibadet etmek] müşriklere güç gelir.) [Şura 13]

([Her çeşit günahtan çekinmek, oruç tutmak ve diğer ibadetleri yapmak için] Sabrederek ve namaz kılarak Allah’tan yardım isteyiniz. Sabır ve namaz, yalnız Allah’tan korkan müminlerden başkalarına zor gelir.) [Bekara 45]

Namaz kılmamak, imansızlıktan veya iman zayıflığından ileri gelir. İmanın kuvvetli olmasının alameti, dinimizin emirlerine severek, kolaylıkla uymaktır. Bedeni hasta olana bazı işleri yapmak güç geldiği gibi, kalbi ve ruhu hasta olana da ibadet etmek güç gelir. (1/191,289)

Kalbi temizlemek için, iman edip, Allahü teâlânın nimetlerine şükretmek gerekir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Allah’a iman edip, nimetlerine şükrederseniz, size niçin azap etsin?) [Nisa 147] 

Allah’a şükretmek, Ona inanıp, emir ve yasaklarına riayet etmekle olur. (3/41)

Münafığın namazı
Sual:
 Münafık da namaz kılar mı?
CEVAP
Münafık, Müslüman görünen kâfir demektir. Kâfir namaz kılmaz, ama namaz kılıyor görünür. Münafıklarla ilgili hadis-i şerifler:
(Münafıklar Kur'anı öğrenirler ve Kur'anla ilim ehliyle mücadele ederler.) [Taberani]

(Münafıklar ikindi namazını akşama doğru kılarlar.) [Hakim]

(Münafıklarla bizim aramızdaki eman namazdır.) [Hakim]

(Namaz aşikâre oldu, kabul ettiler [öyle göründüler] Zekat gizli oldu vermediler.) [Bezzar]

(Yatsı ve sabah namazına münafık devam edemez.) [Hakim]

(Bizimle münafıklar arasındaki alamet, yatsı ve sabah namazlarına gelmektir. Münafıklar her zaman bunu yapamazlar.)[Said bin Mansur]

İbadetin önemi
Sual: Beş vakit namaz kılmak, bazı kimselere neden güç geliyor? Namaz kılmak neden önemlidir?
CEVAP
Beş vakit namaz kılmak, kalbi hasta olanlara güç gelir. Çok namaz kılmakla kalbde Allah sevgisi hâsıl olur. Allah sevgisi zamanla kalbi doldurur. Saadetlerin en büyüğü, kalbe Allah sevgisini yerleştirmektir.

Haramla, mekruhla, malayani ile meşgul olanların, geçici olan dünya nimetlerine ve lezzetlerine kavuşmayı düşünenlerin kalblerinde Allah sevgisi azalır, zamanla hiç kalmaz. İnsanı bu felaketten kurtaran en kuvvetli ilaç, namazı doğru kılmaktır. Bunun için, Allahü teâlâ, sonsuz merhametinden dolayı, her gün bir vakit değil, beş vakit namaz kılmayı emretmiştir. Allahü teâlânın bu emri, insanlara sıkıntı vermek için değil, onları kalb hastalığından kurtarmak içindir.

Alıştığı bir işi yapmayıp bırakanın o işteki kabiliyeti azaldığı gibi, Allahü teâlâyı düşünmek ve Ona yapılan şükür azaldıkça, Ona giden yoldan uzaklaşılır. Hâlbuki her gün muntazam yapılan ibadet, Allahü teâlânın doğru yolunda istikrarlı şekilde ilerlemek demektir.

Her Müslümanın, Allahü teâlâyı çok hatırlaması, kalbine Allah sevgisini yerleştirmesi lazımdır. Kalb, Beytullah yani Allah’ın evidir. Bir eve sahibi sokulmazsa, eve de, sahibine de, düşmanlık edilmiş olur. Beş vakit namaz, insanı bu felaketten kurtarmaktadır. Dünya işlerine, dünyanın geçici zevklerine dalarak, Allah’ı unutan insana, namaz, Rabbini hatırlatmaktadır.

Gıybet nedir ?


Belli bir mümin veya zimmi kâfirin aybını, onu kötülemek için arkasından söylemek, gıybet olur. Gıybet, haramdır. Dinleyen, o kimseyi tanımıyorsa, gıybet olmaz.
Gıybet olunan kimse, bedeninde, nesebinde, ahlakında, işinde, sözünde, dininde, dünyasında, hatta elbisesinde, evinde, hayvanında bulunan bir kusur, arkasından söylendiği zaman, bunu işitince üzülürse, gıybet olur. Duyunca üzüleceği bir sözü yüzüne karşı da söylemek günahtır.
Kapalı söylemek, işaret ile, hareket ile bildirmek, yazı ile bildirmek de, hep söylemek gibi gıybettir.
Bir müslümanın günahı ve kusuru söylendiğinde, hâfızların, din adamlarının, (Elhamdülillah, biz böyle değiliz) demeleri, gıybetin en kötüsü olur. Birinden bahsedilirken, (Elhamdülillah, Allah bizi hayasız yapmadı) gibi, onu kötülemek, çok çirkin gıybet olur. (Falanca kimse çok iyidir, ibadette şu kusuru olmasa, daha iyi olurdu) demek de gıybet olur.
Kur’an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
(Birbirinizi gıybet etmeyiniz.) [Hucurat 12]
Gıybet, adam çekiştirmek demektir. Birini gıybet etmenin, ölmüş insanın etini yemek gibi olduğu bildirildi. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Miraca çıkarıldığımda, bakırdan tırnaklarıyla yüzlerini ve göğüslerini tırmalayan kimseler gördüm. 
“Bunlar kim” dedim. Cebrail aleyhisselam, “Gıybet ederek insanların etini yiyen, şahsiyetlerini zedeleyen kimselerdir” dedi.) [Ebu Davud]

(Kıyamette bir kimse, sevap defterinde, yapmadığı ibadetleri görür.
“Bunlar seni gıybet edenlerin sevaplarıdır” denir.) [Harâiti]

(Bir cemaat içinde bulunurken, bir kimse hakkında gıybet edildiğini görürsen, o kimse için yardımcı ol. Ve cemaatı da ondan men etmeye çalış veya oradan kalk git.) 
[İ.Ebiddünya]

(Din kardeşinin yüzüne söylemekten hoşlanmayacağın şey gıybettir.) 
[İbni Asakir]

(Bir kimsenin yanında din kardeşi gıybet edilir de, yardıma muktedirken ona yardım etmezse, Allahü teâlâ o kimseyi dünya ve ahirette rezil eder.) 
[İbni Ebiddünya]

(Bir kimsenin malı az, çoluk çocuğu çok, namazı güzel olursa ve müslümanları gıybet etmezse, kıyamette onunla yan yana oluruz.)
[Hatib]

(Falancanın boyu kısadır) diyen birine, Peygamber efendimiz, (Bu sözün denize atılsa, denizi kokutur) buyurdu. (Tirmizi)
Gıybet, insanın sevaplarının azalmasına, başkasının günahlarının kendine verilmesine sebep olur. Bunları her zaman düşünmek, gıybet etmeye mani olur. (İslam Ahlakı)

Namazı terketmenin hükmü nedir?

namazı terketmenin hükmü,  namaz kılmanın günahı,  namaz kılmassam ne olur ,  namaz kılınmazsa ne olur , namaz kılmamak günah mı ,  namaz kılmamanın günahı nedir,

Dört mezhebe göre namazı terketmenin hükmü nedir?


Cumhur ulemaya göre: Namazın farziyetini inkar eden kafir olur. Hz. Ali, Abdullah ibni Mübarek, Ahmed bin Hanbel, İshak ve bazı Şafii alimleri namaz kılmayanın kafir olduğu görüşüne gitmişlerdir. Ebu Hanife, Ehl-i kufe, müzeni ve bazı şafiler ise namaz kılmayanın kafir olmadığı ve öldürülmeyeceği görüşündedirler. Bu alimler, namaz kılıncaya kadar hapsedilip tazir cezasına çarptırılacağını söylemişlerdir.
Ancak farziyetine inanıp tembellikten dolayı kılmayanlar -nasıl ki günümüzde insanların çoğunun durumu da böyledir- tekfir edilmez. Şafii ve Malikilere göre bu durum fasıklık alametidir. Tembellikten dolayı namaz kılmayan tevbeye çağrılır, tevbe edip namaz kılmazsa hadden öldürülür. Tıpkı zina eden evliler gibi. Ancak taşlanarak değil de kılıçla öldürülürler.
HANEFİLERE GöRE: Tembellik yüzünden namazını terkeden kimse, namazı inkâr etmediği sürece dinden çıkmaz, ancak günahkâr, fasık olur. Kendisi bu konuda uyarılarak tevbeye çağrılır, kötü örnek olmaması için toplumdan tecrid edilir ve te'dib amacıyla dövülür. Ramazan orucunu terkeden kimse de bunun gibidir.
HANEFİLERİN DELİLİ: Abdullah İbni Mes'ud şöyle demiştir: Resullullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Allah'tan başka (ibadete layık) ilah bulunmadığına ve benim Allah'ın resulu olduğuna şehadet etmekte olan Müslüman bir kimsenin kanı helal olmaz, ancak şu üç şeyden biriyle helal olur: Maktülün hayatı karşılığında öldürülmesi, Zina edenin evli olması, İslam dininden çıkıp Müslüman cemaatini terk etmesi!" Bu hadisten hareketle, Ebu Hanife namazı terk edenin öldürülmesini caiz görmemiştir.
Hanefiler dışındaki mezhep imamlarına göre ise, namazını özürsüz olarak terkeden kimse, mürted'de olduğu gibi İslâm toplumuna karşı gelmiş sayılır ve tövbe etmezse en ağır şekilde cezalandırılır
Ubâde b. es-Sâmit'in naklettiği bir hadiste şöyle buyurulur:Kullarına farz kıldığı beş vakit namazı, küçümsemeden hakkını vererek, eksiksiz olarak kılan kimseyi, Allah Teâlâ cennetine sokmaya söz vermiştir. Fakat bu namazları yerine getirmeyenler için böyle bir sözü yoktur. Dilerse azap eder, dilerse bağışlar"
MALİKİ VE ŞAFİİLERE GöRE: Namazı terk eden bir kimse ya tembelliğinden, ya inkar ettiğinden veya hafife aldığından doalyı terk eder. Namazı, farziyetini inkar ederek ve hafife alarak terk eden bir kimse kafir olur. Hakimin onu tövbeye davet etmesi farzdır.Eğer tövbe edip namazı kılarsa bir mesele kalmaz, ancak tövbe etmezse; mürted olduğundan ötürü öldürülür. İrtidad nedeniyle öldürülen kişinin yıkanması, kefenlenmesi, namazının kılınması ve Müslüman mezarlığına defnedilmesi caiz değildir. çünkü o kişi artık Müslümanlardan kabul edilmemektedir. Namazın farziyetine inandığı halde, tembellik nedeniyle namazı terk eden kimseyi hakimin, namazlarını kaza etmeye ve terk ettiğinden ötürü tövbeye davet etmesi gerekir. Eğer namazlarını kaza etmeye yanaşmazsa hadden kılıçla öldürülmesi gerekir. Fakat bu nedenle öldürülen bir kimse Müslüman kabul edilir, yıkanır, kefenlenir, defin ve miras hususunda Müslüman muamelesi yapılır.
MALİKİ VE ŞAFİİLERİN DELİLİ: "Tasdik etmedi, namaz da kılmadı. Ancak (Kur'an'ın ayetlerini) yalanladı, (amel etmekten)yüz çevirdi." 
İbni ömer'den Hz. Resulullah'ın şöyle dediği rivayet olunur: "Ben Allah'tan başka ilah olmadığına, Muhammed'in Allah'ın Rasulü olduğuna şehadet edinceye ve namazı kılıp zekatı verinceye kadar insanlarla savaşmakla emrolundum. Bunları yapınca kanların ve mallarını benden korumuş olurlar. Ancak İslâm'ın hakkı hâriç artık ve hesapları da Allah'a aittir"
Ebû Hureyre (r.a)'ın naklettiği bir hadiste de şöyle buyurulur:"Kıyamet gününde kulun ilk hesaba çekileceği şey farz namazdır. Eğer bu namazı tam olarak yerine getirmişse ne güzel. Aksi halde şöyle denilir: Bakın bakalım, bunun nafile namazı var mıdır?" Eğer nafile namazları varsa, farzların eksiği bu nafilelerle tamamlanır. Sonra diğer farzlar için de aynı şeyler yapılır"
Misver İbnu Mahreme'nin anlattığına göre: "ömer İbnu'l-Hattab (radıyallahu anh)'ın hançerlendiği gece huzuruna girdi ve ömer'i sabah namazı için uyandırdı. ömer (radıyallahu anh): "Namazı terkedenin İslam'dan nasibi yoktur!" buyurdu. Sonra ömer, yarasından kan aktığı halde namaz kıldı."
İmam Mâlik'in anlattığına göre, Hz. ömer valilerine şöyle yazdı: "Nazarımda işlerinizin en ehemmiyetlisi namazdır. Kim onu (farz, vacib, sünnet ve vaktine riayetle) korur ve (tam zamanında kılmaya) devam ederse dînini korumuş olur. Kim de onu(n zamanını tehir suretiyle) zayi ederse, onun dışındakileri daha çok zayi eder."
Abdullah İbnu Şakik merhum anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın Ashâb'ı ameller içerisinde sadece namazın terkinde küfür görürlerdi."
Hz. Peygamber (s.a.s)'de şöyle buyurmuştur: "Bilerek namazı terkeden kimseden Allah ve Resulunün zimmeti kalkar"
Enes İbn-i Malik (ra)'gelen din'de en son terk edilen amelin namaz olduğuna dair bir hadis rivayet edilmiştir. Bu hadis ise şudur: Nebi (sav) buyurdu ki: "Dininizden ilk terk edeceğiniz şey emanettir. En son da namazı terk edersiniz."
Maliki ve Şafiiler, bu hadislere göre, namaz kılmayan kişinin inkar etmedikçe kafir olmayacağına, ancak cezasının hadden ölüm olacağına hükmetmişlerdir.
HANBELİLERE GöRE: Namaz kılmayan kafirdir. Ve bundan dolayı öldürülür.
HANBELİLERİN DELİLİ: Yüce Allah'ın şu kavlidir: "Artık haram olan aylar (Zilhicce, Muharrem, Safer ve Rebiu'l-evvel) çıktığı zaman, artık "o müşrikleri nerede bulursanız öldürün" onları yakalayıp esir edin, onları hapsedin ve geçit yerlerini tutun. Eğer tevbe ederler, namazı kılıp zekâtlarını" verirlerse, kendilerini serbest bırakın.Gerçekten, Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir." Bu ayete göre namazı kılmayan serbest bırakılma şartını yerine getirtmemiş olur. Dolayısıyla öldürülmesi mubah olarak kalır.
Hz. Câbir (radıyallâhu anh)'in anlattığına göre, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'in şöyle söylediğini işitmiştir "Kişiyle şirk arasında namazın terki vardır." Tirmizi'nin metni şöyledir:"Küfürle iman arasında namazın terki vardır." Tirmizî ve Ebû Dâvud'un bir diğer rivayetinde: "Kulla küfür arasında namazın terki vardır." Hz. Büreyde (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Benimle onlar(münafıklar) arasındaki ahid (antlaşma) namazdır. Kim onu terkederse küfre düşer." Bu hadsiler de namazı kılmamanın küfrü gerektiren hususlardan olduğuna delil teşkil etmektedir.
İmam Vehbe ez-Zühayli, el-Fıkhul-İslami ve Edilletuhu, adlı eserinde dört mezhebin görüşlerini zikrettikten sonra şöyle der:"Bu konuda tercihe şayan görüş Hanefi mezhebinin görüşüdür." çünkü, kelime-i şehadet getirdikten sonra bir Müslüman'ın cehennemde ebedi olarak kalmayacağına dair kesin deliller vardır. Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyuruyor: "La ilahe illallah" deyip Allah'tan başka tapılanları inkar edenin malı ve kanı korunmuştur; dökülmesi ve alınması haramdır. Bu kimsenin hesabı Allah'a aittir."
Namaz kılmamanın hükmü böyle olunca bile bile ve özürsüz olarak onu kazaya bırakmanın da büyük bir günah olduğu unutulmamalıdır.
Fakihlerin büyük çoğunluğuna göre; uyumak veya unutmak gibi bir özür sebebiyle namazını vaktinde kılamayan kişiye kaza etmek koşuluyla sorumluluk yoktur. Hadis-i şerifte; Kim uyuyarak veya unutmak suretiyle namazını kılmamış olursa, hatırladığında hemen kılsın " buyurulur. Ancak tembellik yüzünden namazı kılmayana öncelikle kaza ve vaktinde kılamadığından dolayı da Allah'a ayrıca tevbe ve istiğfar etmesi gereklidir. "Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, onlar namazlarını ciddiye almazlar.' İbnu Abbas, bu ayeti tefsir ederken namazlarını ciddiye almazlar kısmını kazaya bırakırlar diye tefsir etmiştir.
Herhangi bir bahane ile namazı tehire, kazaya bırakmaktan son derece sakınmalıdır. çünkü bunun günahı pek büyüktür. İnsan gerek Rabbine ve gerek insanlara olan borçlarını bir an evvel ödemeye çalışmalıdır. Hayatın müddeti malum! Borçlarını ödemeden ahirete gidenlerin hallerine ne kadar acınsa azdır.
Namaz kelime-i tevhidden sonra dinin en mühim rüknüdür. Hiçbir surette terk edilmemesi gerekir. Cehalet ve gaflet sebebiyle terk edilirse fırsat bulunduğu anda kazası icabeder, geciktirilmez.
Şafii mezhebine göre kazası olan kimsenin sünnet olan namazlarla meşgul olması caiz değildir. çünkü yemek, uyku, ticaret, iş zamanı müstesna bütün zamanını kaza kılmaya vermek mecburiyetindedir. Fakat ne gariptir ki, Şafiiler bu fetvaya dayanarak ne kaza kılıyorlar, ne de vakit sünnetlerini.
Hanefi mezhebinde ise beş vakit namazın sünneti, duha, kuşluk, teheccüd ve teravih gibi hakkında varid olan sünnet namazlar, kaza olsa da kılınacaktır.
Doğu ve güney illerimizde Şafii mezhebinden olan kardeşlerimizin bir kısmı zimmetinde kaza bulunduğu gerekçesiyle haklı olarak sünnet kılmaz. Amma bunun yanında kazasını eda etmez. Halbuki hazır olan namazı kazaya bırakmak haram olduğu gibi kazaya kalmış namazı fırsat bulunduğunda kazası için gayret gösterilmemesi de haramdır.
Kaza namazlarıyla meşgul olmak, nafile namazları ile meşgul olmaktan daha önemlidir. Ancak revatib dediğimiz beş vakit namazın sünnetleri yerine kazaya niyet etmek daha iyi değildir. Bilakis bu sünnetlere niyet edilmesi daha iyidir. çünkü namazları kazaya bırakmış bir kimseye prim olarak bir de sünnetleri kılmama imtiyazı tanınmış değildir. Böyle bir günahı işleyen kimsenin fazla ibadette bulunarak (avf-i ilahiye iltica etmesi icab ederken, hakkında Hz. Peygamberin şefaatine vesile olacak bir kısım mübarek sünnetleri terk etmesi nasıl uygun olur? Hem farz namazları kazaya bırakmak, hem de kaza kılıyorum diye sünnetlerden vazgeçmek iki kat kusur olmaz mı? Hem sünnetleri hem de kaza namazlarını kılmaya müsait vakit bulamadıklarını iddia edenler bulunursa, bunlara insafa gelin deriz. Beyhude yere en kıymetli vakitlerini zayi eden insanlar, bilmem böyle bir iddiaya ne yüzle cüret edebilirler?
(et-Tac, 1/140; el-Mufassal C.1 Babus-Salat, Hukmu Tariki Salat-il Mefrudati)
(ez-Zühayli, el-Fıkhul-İslami ve Edilletuh, 1 / 505)
(İbn Abidîn, Reddül-Muhtâr, Mısır, t.y., I, 326; eş-Şürünbülâlî, Merâkıl-Felâh, Mısır 1315, s. 60; ez-Zühaylî, el-Fıkhul-İslâmî ve Edilletuh, Dimaşk 1985, I, 503).
(Buhari, Kitabud-Diyet, Bab 5/17; Müslüm Kitabud-Diyet Bab 25/1)
(Mehmet Sofuoğlu Sahihi Müslim ve tercemesi, 5/261)
(İbn Rüşd, Bidâyetül-Müctehid, Mısır t.y., I, 87; eş-Şirâzî, el-Muhezzeb, el-Nalebî tab'ı, I, 51; İbn Kudâme, el-Muğnî, 3. baskı, Kahire t.y., II, 442-447; ez-Zühaylî, a.g.e., I.503, 504; Krş. et-Tevbe, 9/5; Buhârî, Diyât, 6; Müslim, Kasâme, 25, 26).
(Ebû Dâvûd, Vitr, 2; Nesâî, Salât, 6; Dârimî, Salât, 208; Mâlik, Muvatta', Salâtül-Leyl, 14).
(Büyük Şafii fıkhı 1/127-128)
(Kıyamet,31-32)
(Buhârî, , Kitâbu's- Salât,28/44)
(Tirmizî, Salât, 188; Ebû Dâvûd, Salât, 145; Nesaî, Salât, 9, Tahrîm, 2; İbn Mâce, İkame, 202).
[Muvatta, Tahâret 51, (1,39-40).]
[Muvatta, Mevâkît 6, (1, 6-7).]
[Tirmizî, Îman 9, (2624).]
(Ahmed b. Hanbel, IV, 238, VI, 461).
(Bu Hadis'i Ebu Nuays Hıyle'de 6/265, Ahbar'da 2/213 İbn Mesud'dan Taberani rivayet etmişlerdir)
(ez-Zühayli, el-Fıkhul-İslami ve Edilletuh, 1 / 503)
(ez-Zühayli, el-Fıkhul-İslami ve Edilletuh, 1 / 503)
(Tövbe,5)
(ez-Zühayli, el-Fıkhul-İslami ve Edilletuh, 1 / 504)
[Müslim, Îman 134, (82); Ebû Dâvud, Sünnet 15, (4678); Tirmizî, Îman 9, (2622). Metin Müslim'in metnidir.]
[Tirmizî, Îman 9, (2622); Ebû Dâvud, Sünnet 15, (4678); İbnu Mâce, Salât 77, (1078).]
[Tirmizî, Îman 9, (2623); Nesâî, Salât 8, (1, 231, 232); İbnu Mâce, Salât 77, (1079).]
(ez-Zühayli, el-Fıkhul-İslami ve Edilletuh, 1 / 505)
(Müslim)
(Zehebî, Kitâbu'I-Kebâir 18 vd. )
(Ebû Davûd, Salât,11; İbn Mâce, Salât,10; Nesaî, Mevakît, 53)
(Maun 4-5)
(H. Gönenç, Günümüz meseleleri, 1/67)
(Hayreddin Karaman Günün meseleleri 2/244)
(ömer Nasuhi Bilmen ilmihali 183)
(Tahtavî, 479; M.Zihni, Nimet-i Islâm, 532)
((Tahtavî, 479; M.Zihni, Nimet-i Islâm, 532)
(Ibn Abidin, Dürrü'l-Muhtâr, I/522-23; Fetâvây-i Hindiye, V/319, 348; FetâvâyiBezzâziye, VI/355, 360)

Edep ile Namaz Nasıl Kılınır ?


Namazın Edebî

Hz. Peygamberin bir veya iki kere yaptığı ve devam etmediği şeye edep, mendup veya müstehap denir. Rüku ve secdede tespihlerin üçten fazla yapılması, sünnet olan okuyuştan fazla kıraatte bulunulması gibi. Edepler sünnetleri tamamlamak için meşru kılınmıştır. Hanefilere göre namazın edepleri şunlardır (bk. Buhari, Salat, 9; Ebû Davud, 106,107).
1) Erkeklerin iki avuçlarını iftitah tekbiri alırken yenlerinin içinden çıkarması menduptur. Bu durum da tevazua daha yakındır. Ancak soğuk gibi zaruret hali müstesnadır. Kadınlar ise kollarının açılmamsı için ellerini elbisenin altından kaldırırlar.
2) Namaz kılan kişinin ayakta iken secde edeceği yere, rükuda iken ayaklarının üst kısmına, secdede burnunun iki kanadına otururken kucağına selam verirken omuzlarına bakması menduptur. Bunu yaparken hûşu içinde ve ihsan derecesinde namaz kılma gayreti olmalıdır. Rasûlullah (s.a.v.) ihsanı şöyle tarif etmiştir: "Allah'a, sanki O'nu görüyormuşsun gibi ibadet etmendir. Her ne kadar sen O'nu görmüyorsan da o seni görmektedir. (bk. Ebû Davud, Sünnet 16).
3) Esnerken ağzı açmamaya çalışmak menduptur. Buna güç yetmezse, elin arkası veya yeni ile ağzı kapamak gerekir.
4) Gücü yettiği ölçüde öksürüğü gidermek menduptur.
5) Kamet alınırken, müezzin "Hayye ale'l-Felah" deyince, imam ve cemaatin ayağa kalkması menduptur. İmam mihraba yakın bulunmazsa, her saf, imam aralarından geçeceği sırada ayağa kalkar.
6) "Kad kâmeti's salâh (Namaz başladı)" denildiği zaman İmam, namaza başlar. İmam bu hareketi ile müezzini doğrulamış olur. Bununla birlikte kâmet bittikten sonra namaza başlanmasında da bir sakınca bulunmaz. Hatta, Ebû Yusuf ile, hanefiler dışındaki üç mezhebe göre uygun olan da budur.

Huşu ile namaz kılmak için ne yapmalı ?

Huşu ile namaz kılmak için ne yapmalıyız?


Bilge sozleri   Bediüzzaman Said Nursi   Caferi Sadık   Manıdar Sozler   Bılge Sozleri   Unlü Düsünür Sozleri   Flozof Sozleri   Nasihatler   Konulu Sozler
Namaz hûşu ve hudû ile kılınmalıdır. Hûşu namazın sırrı ve ruhudur. Kur'anı Kerimde; "Allah'ın huzurunda tam hûşu ve hudû ile durun" buyurulmaktadır. (Bakara, 238) Bazı alimler hudû zahiri eğilmek, hûşu ise, manevi ve ruhi eğilmektir, derler (Haydar Hatipoğlu, Sünen-i İnn-i Mace Tercemesi ve Şerhi, c 3, s 348). Bazı Alimler ise, hûşu azalarla; hudû ise kalple olur, demişlerdir. Veya hûşu gözle, hudû diğer azalarla olur.
Hazret-i Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- , "Hûşu ancak, namazda (uzuvlarını) hiç kımıldatmayan ve tevazu içinde olan kimseler için tahakkuk eder." buyurmuştur.
Felah, namazlarını hûşu ile kılanlara mahsustur. Namazlarında hûşu'a riayet etmeyenler felaha eremezler. Hûşuun bulunmaması felahın da yokluğu demektir. Bu konuda Kur'anı Kerim;
"Namazlarını hûşu ile kılan müminler kurtuluşa ermişlerdir." buyrulmaktadır. (Mü'minun,1)
Bu ayet-i kerime nazil olmazdan önce sahabe-i kiram namazda gözlerini gökyüzüne kaldırıyorlar, sağa sola bakınıyorlardı. Ayet-i Kerimenin nazil olmasından sonra artık gözlerini secde mahalline çevirmeye başladılar.
Abdullah Bin Ömer bu ayet-i kerimenin izahında şöyle der: "Sahabe-i Kiram, namaz için ayağa kalktıklarında başka hiçbir şeyle ilgilenmezler, bütün varlıklarıyla kendilerini namaza verirlerdi. Gözlerini secde yerine dikerler ve Allah'ın kendilerine baktığını kabul ederlerdi."
Namazda ayakta iken secde yerine, rükûda iken ayaklara, secdede iken burun ucuna, otururken iki elleri arasına bakmalıdır. Bu söylenilen yerlere bakıp ta gözler etrafa kaymazsa, namazda hûşu hali hasıl olabilir, kalp dünya düşüncelerinden kurtulabilir.
El parmaklarını Rükûda açmak ve secdede bir birine yapıştırmak sünnettir. Bunlara dikkat edilmelidir. Parmakları açık veyahut bitişik bulundurmak, sebepsiz boş şeyler değildir. Bizler için İslamiyet'in sahibine uymak kadar büyük bir nimet yoktur. (Sadık Dânâ, Altınoluk sohbetleri 2, s 121).
*
Hazret Ammar -Radıyallahü anh- 'den rivayet edildiğine göre, Hazret-i Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuştur:
"Cennette efyah denen bir ırmak vardır. İçinde huriler bulunur. Allah onları zaferandan yaratmıştır. İnci ve yakut taneleriyle oynarlar. Yetmiş bin lisanla Allah'ı tesbih ederler. Sesleri Davud -Aleyhisselamın- sesinden daha güzeldir. Bu huriler şöyle derler:
Bizler, namazı hûşu ve kalp huzuru ile kılanlar içiniz."
Hazret-i Ali -Radıyallahü anh- şöyle buyurur:
"Hûşu olmayan namazda, lüzumsuz şeylerden kaçınılmayan oruçta, tertile riayet edilmeden yapılan kıraatte, günahlardan sakındırmayan amelde, sehavet bulunmayan malda, sıkı bağlılık bulunmayan kardeşlikte, ihlas olmayan duada hayır yoktur."
Müslüman, namazını kalbi ve kalıbı beraber olarak kılmalıdır. Nitekim Hadis-i şerifte: "Kişinin kalbi ve bedeniyle beraber namazda hazır olmadıkça Allah o namaza bakmaz." buyurulur.
Namazda her uzvun tevazu göstermesi ve kalbin de, Allah Teala'dan korku üzere olması lazımdır.
Bir Hadis-i şerifte: "Kişiye namazdan yazılacak ecir, kalp huzurundan başkası değildir."(İhya, I 160)
Diğer bir Hadis-i şerifte: "Kulun kıldığı namazından elde edeceği şey, sadece (namazda oluşunun) şûurunda olduğu anların sevabıdır." buyrulur.
Abdulvahid bin Zeyd:
"Alimler, kulun kıldığı namazdan, onun için sadece şûurlu olarak kıldığı kısımların sevap temin ettiği hususunda ittifak etmişlerdir." demiş ve bu hususta bir icma bulunduğunu iddia etmiştir.
Sahabelerden Ammar Bin Yasir -Radıyallahü anh- 'ın bildirdiğine göre, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuştur: "Öyle durumlar olur ki, kişi namazını bitirince defterine kıldığı namazın sadece onda biri, dokuzda biri, sekizde biri, yedide biri, altıda biri, beşte biri, dörtte biri, üçte biri veya yarısı kadar sevap yazılır."(Darimi, Salat, 91)
*
Namaz kılanlara, ihlas ve hûşu derecesine göre sevap verilir. Bazılarına ecir ve sevabın hepsi verilir. Bazılarına sevabın yarısı verilir, bazılarına onda biri verilir. Bazılarına hiçbir şey verilmez. Çünkü namazı hiçbir şeyi hak etmemektedir.
Cenab-ı Hakk, farz namazlarının ecir ve sevabını belli bir ölçüye göre vermektedir. Nitekim bir hadis-i Şerifte:
"Allah katında farz namaz için bir ölçü vardır. O namazda ne kadar kusur ve eksiklik varsa, onun hesabı yapılır." buyurulur.
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurur:
"Kim güzelce abdest alır, rükûları ve secdeleri tam yaparak hûşu ile vaktinde namazını kılarsa, o namaz bembeyaz, parıl parıl bir şekilde göğe yükselir ve sahibine şöyle der:
"Sen beni nasıl geçirmedin, vaktinde kılarak korudun ise Allah da seni korusun."
Kim ki güzel abdest almaz, rükûları ve secdelerini Hûşu ile yapıp, vaktinde namazını eda etmezse, onun namazı da simsiyah zifiri karanlık halinde göğe çıkarak sahibine şöyle der:
"Sen beni zayi ettiğin gibi Allah da seni zayi etsin!"
Allah'ın dilediği zaman gelince bu tür namazlar, bir eski paçavra gibi dürülüp sarılarak sahibinin suratına çarpılır. (et-Terğip ve't-Terhib, I, 339)
Rasulullah (a.s) bir gün adamın birinin namaz kılarken sakalını elleriyle karıştırdığını gördü, buyurdu ki: Eğer bunun kalbin de hûşu olsaydı vücudunun her uzvunda hareketsizlik olurdu.
Rasul-i Ekrem bir buyurdu ki: Kıldığın namazı, en son namazınmış gibi, bir daha namaz kılma fırsatı bulamayacak bir kişinin kıldığı namaz gibi kıl.
Müceddid-i Elf-i Sânî İmamı Rabbani Hazretleri Mektubat'ta şöyle yazıyor: "Secde de ellerin parmaklarını birleştirmeye, rükûda da parmakları birbirinden ayrı tutmaya (birleştirmemeye) dikkat etmelidir. Şeriat parmakları birleştirmeyi ve açık tutmayı lüzumsuz yere emretmemiştir. Yani böyle basit meseleleri bile gözetmek gerekir." Devamla şöyle yazıyor. " Namazda ayakta dururken gözleri secde yerine dikmeli, rükû halinde ayaklara doğru bakmalı,secde yaparken burun hizasına ve otururken de diz üzerindeki ellere bakmalıdır. Tüm bunlar namazda hûşu meydana getirir, aynı zamanda dikkatin dağılmayıp kişinin kendini namaza vermesi mümkün olur."
Biri Hz. Ali'den hûşu nedir? diye sordu.
Hz. Ali: Hûşu kalpte bulunan bir şeydir. Namazda iken donmuş gibi durup hiç bir yana bakmamak ve hiç bir şeyle ilgilenmemek hûşudandır. İbn-i Abbas (r.a) hazretleri diyor ki: Namazda hûşulu olan kişi Allah'tan korkan kişidir. Namaz kılarken de hareketsiz duran kişidir.
Hz. Ebû Bekir (r.a) diyor ki: " Rasul-i Ekrem bir keresinde buyurdu ki: Münafıkça hûşudan Allah'a sığının. " sahabe-i Kiram " Münafıkça hûşu nedir? " deyince, dedi ki:" Görünüşte sükunet ve hareketsizlik vardır, ama içeride münafıklık olursa bu münafıkça hûşudur.
Pek çok sahabe ve tabilerden şöyle nakledildi. hûşu; sükûn ve hareketsizliğin adıdır.

Hayata Yön Veren Sözler

manidar sözler izle manidar sözler facebook manidar sözler resimli manidar sözler aşk manidar sözler kısa manidar sözler facebookta manidar sözler ne demek manidar sözler 2015 güzel manidar sözler

Bige kendi mutluluğunun ustasıdır. 

-Plautus- 


Okyanusu suya bakarak aşamazsın. 
-Anonim- 



Ruhların alçalması, bedenin yüzündendir. Bedenlerin yücelmesi, ruhdandır. 
-Mevlana- 



Dünyada işlemesi güç üç şey vardır: Elmas,Çelik Ve İnsan Ruhu. 
-Benjamin Franklin- 



Uyuyor taklidi yapan bir adamı uyandırmak imkansızdır. 
-Navajo Kabilesi- 



Alışkanlık zincirleri, önce duyulmayacak kadar hafif ,sonra kırılmayacak kadar 
güçlü olur. 
-Schopen Haver- 



Bu İki hırsız arasında kendimizi ifade ederiz: 
Düne ait üzüntülerle, 
Yarına ait korkularla 
-Fultan Cursler- 



Bir ülke karanlıktır, Bir sokağı sönükse 
-Özdemir Asaf- 



Dertli bir adamın tereddüt ve dumanlarla dolu bir gönülevi vardır; 
Derdini dinlersen o evde bir pencere açmış olursun. 
-Mevlana- 



Bilginin efendisi olmak istiyorsanız,çalışmanın uşağı olmayı öğrenmeniz gerekir. 
-Balzac- 



İnsanoğlu tek bir ıstırabı iyi tanır: Kendi çektiği... 
-La Rochefoucauld- 



Görebildiğiniz en uzak yere gidin ,oraya vardığınızda daha uzak yerler olduğunu 
göreceksiniz. 
-Zig Zaglar- 



Psikoterapist yetiştirmek ile vaktiniz boşa harcamayın, asıl mesele psikoterapist 
olabilecek adamı seçmektir. 
-Carl Rogers- 



Ölüm hayatta büyük bir kayıp değildir.Asıl büyük kayıp yaşarken içimizde ölen 
şeylerdir. 
-Norman Cousins- 



Tecrübe insanın başına gelen şey değildir ; o insanın o başına gelenle ne 
yaptığıdır. 
-Aldous Huxley- 



Dilerim bütün hatayınız boyunca yaşarsınız. 
-Jonathan Swift- 



Dünyanın en iyi hekimleri.Perhiz ,Dr.Sessizlik,Dr.Neşe dir. 
-İngiliz Atasözü- 



Kibir bele bağlanmış tost gibidir.Onunla ne yüzülür nede uçulur. 
-H.Bayram Veli 



Yaşam bir içinde siyahda bulunan gökkuşağıdır. 
-Yevgeyi Yevtuşenko- 



Gölge doğuşunu ışığa borçludur. 
-John Gay- 



Dışarı bakan ,rüya görür.İçeri bakan ,uyanır. 
-Carl Jung- 



Samimiyetin dili yoktur.O, gözlerden anlaşılır. 
-Mustafa Kemal Atatürk- 



İnsanın mutluluğu ya da mutsuzluğu kazandığı anı ya da eşyayla bağıntılı 
değilidir.Mutluluk ya da üzüntü kişinin ruhundadır.Bilge bir kişi her yerde 
evindeymiş gibi hisseder.Evrenin tümü onurlu bir ruhun evidir. 
-Democritus- 



Bir insanın zekası cevaplardan değil,asıl soracağı sorunlardan anlaşılır. 
-De Levis- 



Doğduğunda sen ağlamıştın herkes bayram etmişti.Öyle bir hayatın olsun ki öldüğünde 
herkes ağlasın , sen bayram et. 
-Kızılderili Atasözü- 



Bir kimse tırmanmaya istekli değilse , onu merdivenden yukarı itemezsiniz. 
-Andrew Garnegegle- 



Bilgiğimizi zannetmemiz öğrenmemizin en büyük düşmanıdır. 
-David J.Schawartz- 



Çocukların öğüttten çok iyi bir örneğe ihtiyacı vardır. 
-Joseph Joubert- 



Pozitif olun 
Düşünceleriniz pozitif olsun çümkü; 
Düşünceleriniz sözleriniz olur. 
Sözleriniz pozitif olsun çünkü; 
Sözleriniz davranışlarınız olur. 
Davranışlarınız pozitif olsun çünkü; 
Davranışlarınız alışkanlıklarınız olur. 
Alışkanlıklarınız değerleriniz olur. 
Alışkanlıklarınız değerleriniz olur. 
-Gandhi- 



Bilgi bir ışık gibidir.Onu kullanırsanız daha parlak olur,kullanmazsanız söner. 
-Alexander Evereth- 



Hayatın değeri uzun yaşanmasında değil, iyi yaşanmasındadır. 
-Montaigne- 



Hiç bir zaman gökten gül yağmaz,daha çok gül istersek daha çok fidan dikmemiz 
gerekir. 
-George Eliot- 



Eğer hayal edebildiğin bir şeyse , yapabilirsin 
-Walt Disney- 



Kaç yaşında olduğunu bilmesen , kaç yaşında olurdun ? 
-Satchel Paige- 



Hayallerinin peşine düştüğünde hiçbir yürek acı çekmemiştir. 
-Poulo Coelho- 



Önce Öğren sonra düşün. 
-Joel Harris- 



Güzel olan sevgili değil,sevgili olan güzeldir. 
-Tolstoy- 



Gözlerimin ışığı güneşten daha aydınlıktır 
-La Fontaine- 



İyi bir fikire sahip olmanın en iyi yolu ,insanın bir çok fikrinin olmasıdır. 
-Don Millman- 



Bir şeyi başarmak için ona kesin karar vermekten başka başarıya giden bir yol 
bilmiyorum. 
-William Feather- 



Eğer yürüdüğünüz yolda hiç bir engel yoksa o yol sizi hiç bir yere götürmez 
-George Benard Show- 



Yeteri kadar nedeniniz varsa , her şeyi yapabilirisiniz. 
-Jim Rohn- 



Yapılırken heyecan duyulmayan işler başarılamaz 
-Claude Peppeer- 



Hiç kimse izniniz olmadan, size kendinizi kötü hissettiremez. 
-Eleanor Roasevelt- 



Ya ümitsizsiniz. 
Ya da ümit sizsiniz. 
Ya çaresizsiniz. 
Ya da çare sizsiniz. 
-Behçet Necatigil- 



 Dualarınıza dikkat edin, gerçekleşebilirler. 
 -Emerson- 
 Büyük insanların iadealleri,sıradan insanların ise hevesleri vardır. 
 -Washington Irvıng- 
 Elmas nasıl yontulmadan kusursuz olmaz ise;İnsanda acı çekmeden olgunlaşmaz. 
 -Konfüçyüs- 
 Zirvelerde kartallarda bulunur,yılanlarda.Ancak birisi oraya süzülerek, diğeri ise sürünerek gelmiştir. Önemli olan nerereye gelmiş olduğundan çok, nereden ve nasıl geldiğinizdir. 
 -Cenap Şahabettin- 
 Çalışmak biziz üç beladan kurtarı;can sıkıntısı, kötü alışkanlıklar ve yoksulluk. 
 -Volteire- 
 insana olanlar değil , o insanın içinde olanalar önemlidir. 
 -Louis Mann- 
 Bir sineğin ısırması, yarışı kazanmaya azmetmiş bir atı durduramaz. 
 -Beethoven- 
 Sen neye hazırsan, o da senin için hazırdır. 
 -Marc Victor Hansen- 
 Hayatta en büyük eylence başkasının yapamazsın dediğini yapmaktır. 
 -Wolter Bagehat- 
 Hayat bir bisiklete binmek gibidir.Pedalı çevirmeye devam ettiğin sürece düşmezsiniz. 
 -Claude Peppeer- 
 Yeteri kadar sevmemiştim.Sürekli mesguldüm, hayat yanı başımda bir yelkenli yarışı gibi sessiz ve hızlı geçip giderken ben hayata hazırlanmakla meşguldüm. 
 -Lorene Cory- 
 ONCE KENDI ELINDEKI KISIDEN BASLA! Evrende gelistirebileceginizden emin olabileceginiz tek bir nokta vardir ; KENDINIZ. 
 -ALDOUS HUXLEY - 
 Hayat bir define avı değildir.Hayatın kendisi bir hazinedir. 
 Bir insan hasta olmaktan bıktığında iyileşecektir. 
 Çoğumuz için en büyük tehlike hedeflerimizin çok yükseklerde olması ve onun özlemini çekmemiz değil, tersine hedefimizin çok aşağıda olması ve ona ulaşmamızdır. 
 -Michelangeb- 
 Hata ancak tekrarlarsan hatadır.İlk seferinde çok güzel bir bir dersten başka bir şey değildir. 
 Bizi biz yapan kafamızdakiler, bildiklerimiz değil, Kalbimizde yetiştirdiklerimizdir. 
 Az şey başarmak isteyenler az şey feda etmelidir; Çok şey kazanmak isteyenler çok; Hedefine en iyi şekilde ulaşmak isteyenlerse en çok şeyi feda edenlerdir. 
 -James Allen- 
 İnsanın mutluluğu kazandığı altın ya da eşyayla bağlantılı değildir. Mutluluk ya da üzüntü kişinin ruhundadır. Bilge kişi her yerde evindeymiş gibi hisseder. Evrenin tümü onun ruhunun evidir. 
 -Democritus- 
 Mutluluğu ne kadar ararsan senden o kadar kaçar. 
 -Anoonim- 
 Başarılı olmak bir son olmadığı gibi, başarısız olmakta ölüm değildir. Üzerinde durulacak olan cesarettir. 
 Öğretmek, iki kere öğrenmek demektir. 
 -Joseph Jaubert- 
 Yaşam geriye bakarak anlaşılır, ileriye bakarak yaşanır. 
 -J. Keth Moorehad- 
 Güneşi gözden kaçırdım diye ağlarsan, yıldızları da göremezsin. 
 -Togore- 
 Ne olursa olsun evlenin, iyi bir kadınla evlenirseniz çok mutlu olurdunuz. Kötü bir kadınla evlenirseniz filozof olursunuz ki ; oda iyi bir şeydir. 
 -Sokrates- 
 Evlilik sürekli mutlu yaşamak anlamına gelmeyebilir. Ama daha mutlu ve uzun yaşamak demektir. 
 Çalışmadan, öğrenmeden, yorulmadan rahat yaşamanın yollarını alışkanlık haline getirmiş milletler evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini ve daha sonra da istikballerini kaybetmeye mahkumdurlar. -M.Kemal Atatürk- 
 Sevmek başka bir insanın amaçları ve rahatlığını kendi amaçlarınız ve rahatlığınız kadar gözetmektir. 
 Kim olduğumuz ve ne olacağımızı başımıza gelen olaylar değil, yaptığımız secimler belirler. 
 Gururlu bir yüceliğe erişmek isteyen ağaç fırtınalı bir hava ister. Yaratıcılık ve keşif ,acı da saklıdır. 




ibretlik kıssalar kitabı,ibretlik kıssalar facebook,ibretlik dini kıssalar,ibretlik islami kıssadan hisseler,ibretlik kısa kıssalar,ibretlik peygamber kıssaları,ibretlik kıssa,ibretlik bir kıssa,ibretlik dini kıssa,ibretlik kısa aşk hikayeleri,ibretlik kısa ayetler,ibretlik kısa aşk hikayeler,ibretlik kısa aşk sözleri,ibretlik kısa bir hikaye,ibretlik çok kısa hikayeler,ibretlik kısa dini hikayeler,ibretlik kısa dini sözler,ibretlik dini kısa filmler,ibretlik evlilik kıssaları,ibretlik kısa filmler,ibretlik kısa fıkralar,ibretlik kısa film,ibretlik kısa hikayeler,ibretlik kısa hikaye,ibretlik kısa hikayeler facebook,ibretlik kısa hadisler,ibretlik kısa hikayeler dini,ibretlik kısa hikayeler video,kısa ibretlik hayat hikayeleri,ibretlik islami kıssalar,dini ibretlik kıssalar,namazla ilgili ibretlik kıssalar,ölümle ilgili ibretlik kıssalar,kısa ibretlik kıssalar,ibretlik kısa komik hikayeler,ibretlik kısa mesajlar,kısa ibretlik masallar,ibretlik namaz kıssaları,ibretlik kısa olaylar,ibretlik kısa öyküler,ibretlik kısa özlü sözler,ibretlik kısa öykü,ibretlik ölüm kıssaları,ibretlik kısa sözler,ibretlik sahabe kıssaları,ibretlik sözler kısa facebook,ibretlik kısa şiirler,ibretlik kısa videolar,ibretlik kısa yazılar,ibretli hikayeler,ibret verici hikayeler,ibret alınacak sözler,ibret alınacak hikayeler,ibret alınacak görüntüler,ibret alınacak olaylar,ibret alınacak dini hikayeler,ibret dolu sözler,ibret dolu hikayeler,ibret dolu dini hikayeler,ibret edici sozler,ibret ile ilgili sözler,peygamberlerin ibret verici hikayeleri,peygamberimizin ibret verici sözleri,ibret verici peygamber kıssaları,resimli ibret verici sözler,recebim ibret olsun,ibret alınacak resimli sözler,ibret sözlük anlamı,ibret verici dini hikayeler,ibret verici dini videolar,ibretli kıssalar,ibretlik kıssalar,ibretlik kıssadan hisseler,ibretlik kıssadan hisse,ibretlik kıssalar dinle,ibretlik kıssalar video,ibretlik kıssalar kitabı,ibretlik kıssalar facebook,ibretli dini kıssalar,çok ibretli kıssalar,ibretli kıssa,ibretlik kissa,ibretlik bir kıssa,ibretlik dini kıssa,ibretlik evlilik kıssaları,ibretlik islami kıssalar,ibretlik namaz kıssaları,ibretlik peygamber kıssaları, ibretlik sahabe kıssaları,